Geçmişleri oldukça eski dönemlere dayanmakta olan Slavların kayıtlı tarihlerinin M.S.VI.yüzyıldan itibaren olduğu bilinmektedir. Dilbilimsel açıdan incelendiğinde ortak bir kökenden geldikleri anlaşılan Slav halkı, eski tarihçilerin bir kısmı tarafından üç ana bölüme ayrılmış; Antalara (Antés) dâhil edilen Polonyalılar ise Batı Slav grubunda yer almaktadır. Pagan inancına sahip olan Polonyalıların 966 yılında Hristiyanlığı seçmeleri ülke adına bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Dük I.Mieszko’nun, Almanya’nın baskısını azaltmanın yanı sıra bazı menfaatleri doğrultusunda yapmış olduğu bu seçim, Polonya’nın geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden biri olmuştur. Zira Polonya, Roma’yı tercih ederek Batılı Slav grubuna katılarak Avrupa ile daha da yakınlaşmıştır. Böylelikle I.Mieszko döneminde yaşanan sosyo-ekonomik gelişmelerin beraberinde ülke, Almanya ile başedebilecek duruma gelmiş ve izolasyon süreci sona ermiştir. Makalemizde değindiğimiz bir diğer önemli konu başlığı da I.Mieszko’nun geçmişine ilişkindir. Ancak ilginç olduğu ölçüde efsanevi özelliklere sahip bu bilgilere kaynakların pek çoğunda yer verilmediği görülmüştür. XII.yüzyıl tarihçilerinden Polonyalı Gallus Anonymus’un kaleme almış olduğu ana kaynak niteliğindeki eseri de bu noktada büyük önem arz etmektedir.
The recorded data of the Slavs, whose histories based upon fairly old periods, began from the VI.century A.D. When the Slavs, who were divided into three main branches by some ancient historians, were studied through linguistic perspective, it was understood that they all derived from common origin. The Poles, belonged to the Antés, were in the group of the Western Slavs. On behalf of Poland’s future their choices in 965 about being Christian was a turning point. This choice that Mieszko made to eliminate German’s oppression and also for the sake of his interests had a major role in the future of the country. By having chosen Rome, she was included to the Western branch of the Slavs that brought her closer to Europe. Along with the developments in socio-economical fields, Poland became in a position to be able to cope up with Germany and thus her isolation period was over. Another important issue in our paper is about Mieszko I’s past. This information is not mentioned in many sources, is so interesting as well as has a mythical characteristics. The work of the XII. century Polish historian Gallus Anonymus is of a great important in this regard.