Osmanlı Devleti’nden ayrılan Balkan topraklarının bir kısmı üzerinde kurulan Yugoslavya’da yıllarca birlikte yaşayan farklı etnik unsurlar II. Dünya Savaşı başladığında birbirlerine düşman oldular. Sırpların çoğunlukta bulunduğu bölgelerde toplu soykırımlar yapılarak birçok Boşnak öldürüldü ve köyleri yakıldı. Canlarını kurtaranlar ise kaçarak ya Sırpların hâkim olmadıkları Bosna şehirlerine sığınmış ya da müttefiklerin kurdukları Avusturya, İtalya ve Almanya’daki kamplara yerleşmişlerdir. Diğer taraftan o dönemde Yugoslavya Krallık ordusunda askerlik yapan Boşnaklar tutuklanarak müttefiklerin bahsedilen kamplarına esir olarak götürülmüşlerdir. Böylece hem Bosna’da kalan hem de yurtdışında mülteci kamplarında bulunan Boşnaklar ya toplu ya da bireysel olarak Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye Türkiye’ye iltica etmek için izin talebinde bulunmuşlar; bunun için on adet mektup göndermişlerdir. Türkiye dışından gönderilen mektuplar Boşnakça, Türkiye içinden ise Türkçe yazılmıştır. Cumhuriyet Arşivi’nde muhafaza edilen adı geçen mektuplardaki ifadelerden Boşnakların kamplarda sıkıntı içinde oldukları; kendilerini Türk olarak gördükleri için Türkiye’ye sığınmak istedikleri anlaşılmaktadır. II. Dünya Savaşı sırasında ekonomik problemler yaşayan Türkiye, onlarla ilgilenmemiş; on mektuptan hiçbirine Cumhurbaşkanı İsmet İnönü cevap vermemiştir. Bu durum, II. Dünya Savaşı sırasında ölüm kalım mücadelesi veren Boşnakların kendi kaderlerine terk edildiğini göstermektedir.
Different ethnic constituents who had lived side by side in Yugoslavia, which was established on some parts of the Balkans that seperated from the Ottoman State, became enemies when the World War II erupted. In those regions where the Serbs constituted a majority, many Bosnian villages were ruined and massacred. People who saved their lives from these massacres, either sought asylum in other Bosnian villages that were not under the control of the Serbs or resided in refugee camps founded in Austria, Italy or Germany by the Allies. On the other hand, the Bosniak soldiers who were serving in the army of the Kingdom of Yugoslavia at that time, were also arrested and taken to the aforementioned Allied camps as prisoners. Thus, the Bosniaks both who stayed in Bosnia and in refugee camps abroad, had sought asylum in Turkey from the President Ismet Inonu both individually and collectively; and they sent ten letters to him in this regard. From the expressions displayed in the aforementioned letters kept in the Turkish Republican Archives, it could be understood that the Bosniaks were living in difficult conditions and since they were regarded themselves as Turks they wanted to find refuge in Turkey. Turkey, which was also amid troubles during the World War II, didn’t take care of them and President Ismet Inonü did not respond any of those ten letters. This shows that the Bosniaks, who were fighting to survive during the Second World War, were abondoned to their own destiny.